Project Description

Pedodonti

Pedodonti 0 yaş ile 14 yaş arası çocukların süt dişleri ile daimi dişlerinin sağlıklı gelişimini ve korunmasını sağlayan diş hekimliği bölümüdür. Çocuk diş hekimliği olarak da nitelendirilir.

Çocuklarda ilk diş 6-7 ay ortalarında belirir. Ancak bazen ilk diş üçüncü ayda erkenden ortaya çıkarken, bazen de on ikinci ay, hatta sonrasına sarkabilir. Dişlerin çıkışı genellikle kalıtsal düzene uyar, yani sizin veya eşinizin dişleri erkenden çıkmışsa bebeğinizde de aynı şekilde olması olasıdır.2.5-3 yaş civarında alt ve üst çenede 10’ardan (20) tane olarak tamamlanır.

Diş çıkarma belirtileri dişlerin kendisinden 2-3 ay önce ortaya çıkabilir.Bu belirtiler çocuktan çocuğa değişmekle birlikte, salya miktarında artış, çenede ve ağız çevresinde sürekli salya temasının yarattığı tahrişe bağlı olarak deride kızarıklık ya da çatlakların oluşması, öksürük, huzursuzluk, ateş, uykusuzluk, beslenmeyi reddetme, diş etlerinin kaşınması şeklinde görülebilir.

Diş Gıcırdatma Alışkanlığı çocuklarda sık görülen bir durumdur. Stres, agresif, takıntı veya sıkılgan kişilik yapıları, anne-babası diş gıcırdatan çocuklar bu alışkanlığa daha eğilimlidir. Dişlerde aşınma, uyurken çıkartılan gıcırdatma sesleri, yüz kaslarında ağrı, çene ekleminde problemler, baş ağrısı, dişlerde sallanma ve hassasiyet diş gıcırdatma rahatsızlığının belirtileri olabilir. Bu sorunu gidermek için öncelikle psikolojik açıdan diş gıcırdatmaya yol açan faktörler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Pedagoglar ve okul rehberlik öğretmenleri ile birlikte hareket etmekte fayda vardır. Bu başarılamazsa, hastaya belli aralıklarla takıp çıkartılabilen yumuşak bir gece plağı yapılabilir.

Parmak Emme Alışkanlığı küçük yaşlarda sık görülen bir alışkanlıktır. Genellikle dört yaşına kadar bırakılırsa dişlerde meydana gelen açık kapanış kendiliğinden ortadan kalkar. Alışkanlığın sürekli dişlerin çıktığı yaşlarda da sürmesi, bu dişlerde ve damakta yapısal bozukluklara yol açar. Bu bozuklukların nedeni parmağın ön dişlere ve damağa uyguladığı basınçtır. Ortaya çıkan bozukluğun derecesi emmenin süresine, sıklığına, şiddetine ve emme sırasında parmağın pozisyonuna bağlıdır.

Çocuğun kendisi bu alışkanlıktan kurtulmayı istemedikçe, tedavinin başarıya ulaşması zordur. Çocuğun çevre baskısına uğramaması ve alay edilmemesi için okul çağından önce bırakması psikolojik yönden çok faydalıdır. Çocuk baskı altına alınmadan cesaretlendirilerek, ödüllendirilerek pozitif yönlendirilmelidir. Eğer her şeye rağmen 6 yaşına kadar alışkanlık ortadan kalkmamış ise diş hekimine başvurularak profesyonel yardım alınması gereklidir.

Emzik Alışkanlığı bebekler için emmek rahatlamanın ve güven içinde hissetmenin en doğal yoludur. Emzik günün büyük bir bölümünde değil, sadece gerekli olduğunda verilmelidir.

Bu alışkanlığın yapısal bozukluklara yol açmaması için, mümkün olduğu kadar doğal meme yapısındaki emzikler seçilmelidir. Emziklerin yapısının sağlamlığı her gün kontrol edilmelidir. Emziğin büyüklüğü ağzın yapısına uygun olmalıdır.

Süt dişleri de tıpkı kalıcı dişlerde olduğu gibi tedavi edilmelidir. Bu dönemdeki tedavi edilmeyen diş bozuklukları, ileride, diş çapraşıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve genel sağlık problemlerine sebep olabilecektir.

Erken çocukluk dönemi çürükleri ya da diğer adıyla biberon çürükleri; bebeklerin üst keser dişlerinde başlayan ve kısa bir sürede tüm dişleri etkileyen  yaygın bir çürük tipidir.

Bebeklerin gece yatmadan önce ya da uyku sırasında anne sütü emmesi ya da biberon ile inek sütü içmesi ile ağız içinde biriken süt, bakterilerin hızla çoğalması için uygun bir ortam oluşturur. Uykuda tükürük salınımının azalması, bakterilerin ürettiği asit karşısında minenin çözülmesini kolaylaştırır. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası süt dişlerinin temizliğine özen gösterilmelidir.

Biberon çürüğünün erken tanısı için çocuğunuzu mutlaka bir yaşından önce pedodontiste götürün. Bir yaşından itibaren uykuda beslenmesine izin vermeyin. Bebeğinizi dişlerini düzenli olarak her beslenmeden sonra ıslak bir tülbent veya diş fırçasıyla temizleyin. Beslenme sonrasında bebeğinizin dişlerin temizleyemediğiniz durumlarda su içirin. Bebeğinizin sütüne bal, reçel, pekmez gibi yüksek şeker içerikli besinler ilave etmeyin.

Çürükler dişlerin harabiyetine sebep olmaktadır ve tedavi edilmediği takdirde ağrı ve enfeksiyona da sebebiyet veren apse ile sonuçlanmaktadır. Diş hekimi dişin çürük ve zayıflamış kısımlarının uzaklaştırılmasının ardından diş rengindeki dolgu maddeleriyle dişe dolgu yapmaktadır. Dolgu yapılması ile dişler yeniden fonksiyon görebilir hale gelmekte, çürük dişlerin yarattığı estetik bozukluk ortadan kalkmakta, çocuğun beslenmesi kolaylaşmaktadır. Dolgu yapılan süt dişinin değişme zamanına kadar fonksiyon görmesi sağlanarak alttan gelecek olan daimi dişin yeri korunmakta ve bu nedenle oluşabilecek diş çapraşıklıkları önlenebilmektedir.

Dişin çürük ve zayıflamış kısımlarının uzaklaştırılmasının ardından, pulpaya çok yakın olunduğu durumlarda pulpa dokusunu korumak ve dişin canlılığını devam ettirmek için kuafaj uygulanabilir (bazı durumlarda dişe geçici olarak özel bir dolgu maddesi yerleştirilir ve daimi dolgusu 3 hafta-6 ay içinde veya sonrasında yapılabilir).

Dişin kron pulpa dokusunun özel aletlerle uzaklaştırılıp dişin kök pulpasının sağlıklı bir şekilde kalmasını amaçlayan tedavi şeklidir.

Kanal tedavisi diş kaybını önlemek amacıyla, dişin kök kısmında yer alan dokular ile ilişkili tedavidir. Kök kanalları içindeki enfekte dokunun uzaklaştırılarak kanalların fizyolojik kök erimesine uyumlu kanal içi ilaçlarla doldurulması amaçlanmaktadır.

Diş çekimi dişteki enfeksiyon tedavi edilemeyecek kadar ilerlemişse, enfeksiyonun daha fazla yayılmasını önlemek için en iyi yol çoğu zaman dişin çekilmesidir. Diş çekimi gereken bir dişin çekiminin yapılmaması sonucu bu dişler ağrı, şişlik hatta çenelerde kemik kayıplarına neden olabilmekte, çekimi yapılmayan enfekte süt dişleri, alttan gelen daimi dişlere de zarar verebilmektedir.

Çürük enfeksiyon veya travma nedeniyle dişin canlı dokusunun zarar gördüğü kök ucu kapanmamış genç sürekli dişlere apeksogenezis veya apeksifikasyon tedavileri uygulanır.

Apeksogenezis tedavisi ile diş sinirinin canlılığının korunması sağlanarak dişin kök gelişimi doğal yollar ile devam eder. Bu tedavi periyodik kontrollerde yapılacak klinik ve radyografik tetkikler ile kök gelişimi tamamlanana kadar sürer. Hastanın sıcak ve soğuğa karşı hassasiyeti apeksogenezis tedavisi süresince azalarak kaybolur. Çocuğun tedaviye vereceği yanıt doğrultusunda tedavi planı apeksifikasyon tedavisine dönüşebilir.

Kök gelişimini tamamlamamış genç sürekli diş, çürük, enfeksiyon veya travmaya bağlı olarak canlılığını yitirirse kök gelişimini tamamlayabilmesi amacıyla apeksifikasyon tedavisi uygulanır. Bu tedavide diş ve doku dostu maddelerin kök kanallarına gönderilmesi ile kök gelişiminin devam etmesi sağlanır. Apeksifikasyon tedavilerinden sonra dişlerdeki ağrı ve şişlik gibi şikayetler ortadan kalkmaktadır. Bu tedaviler esnasında dişlere lokal anestezi uygulanmaktadır. Apeksifikasyon tedavileri uzun süre düzenli kontrol gerektiren tedavilerdir. Bu kontrol seanslarında eğer gerekiyorsa diş içerisine yerleştirilen maddeler yenilenmektedir. Ağrı ve şişlikler meydana gelebilir. Gerekli görülürse, ağrı kesici, antibiyotik gibi ilaçlar reçete edilebilir. Tedavi esnasında dezenfektan ilaçlar kullanılabilir. Yapılan pansumanlar sonucunda kök ucu gelişimini tamamlayan dişe kanal tedavisi uygulanır.

Fluorid dişlerin çürümesini önleyen, dişlerin yapısını kuvvetlendiren bir elementtir. Fluorid diş macunlarının içinde bulunduğu gibi bazı besin maddelerinde de bulunur. Fakat çocuklar çoğu zaman dişlerini fırçalamayı ihmal ettiklerinden dişlerinin çürüğe karşı direnç kazanabilmeleri için yeterli fluorid almamış olurlar.Bu durumun önüne geçebilmek için “yüzesel fluorid” uygulamaları yapılmaktadır.

Yüzeyel fluorid uygulaması özellikle dişleri çürümeye meyilli çocuklarda uygulanır. Bu sayede yeterli miktarda fluorid dişler üzerine depolanır ve dişlerin yapısı güçlendirilerek çürüğe karşı dirençli olur.

Dişlerin çiğneyici yüzeyleri girintili çıkıntılıdır. Bu çukurcuk ve tepecikler pit ve fissürler olarak adlandırılır. Bu bölgeler oldukça dardır ve gıdaların sıkışı temizlenememesi nedeniyle genellikle çürüklerin başladığı yerlerdir. Bu bölgelerdeki gıda ve mikroorganizma birikimini ve buna bağlı olarak çürüğü önlemek amacıyla özel akıcı bir dolgu malzemesi kullanılır. Öncelikle bu bölge tam olarak temizlenir ve fissur dolgu dediğimiz akıcı dolgu bu bölgeye uygulanır.Işık ile sertleştirilir ve fazlalıkları düzeltilerek cilalanır.

Bu işlem sayesinde çiğneyici yüzey çürüklerinden korunmak mümkün olur. Normal şartlarda uzun yıllar kullanılabilmekle birlikte özellikle buz çiğneme ya da diş gıcırdatma gibi alışkanlıkları olanlarda sık sık kontrol edilmelerinde fayda vardır.

Ağızda ilk kalıcı dişlerin çıktığı dönem uygulama için idealdir. Bu da 6 yaş civarıdır. Diğer azı dişlerinin sürme zamanlarında diğerlerine de uygulanır.

Çürüksüz büyüklerde de uygulanabilmekle beraber, çocuklarda kullanımı daha faydalı ve önemlidir.

Süt dişleri alttan gelen daimi dişlerin baskısıyla köklerinin erimesi sonucu düşer. Fakat bazen süt dişleri bir darbe sonucu veya çürük nedeni ile çekime bağlı olarak zamanından önce kaybedilebilir. Süt dişi erken kaybedildiğinde, her iki yanındaki dişler çekim boşluğuna doğru eğilir, karşı çenedeki dişler bu boşluğa doğru uzar. Böylece süt dişinin erken kaybı neticesinde alttan gelecek sürekli diş için gerekli mesafe kaybedilmiş olur, daimi dişlerde çapraşıklık meydana gelir.

Erken süt dişi kayıplarında, alttan gelen daimi dişin yerini korumak amacıyla yer tutucu olarak adlandırılan apareyler kullanılır. Yer tutucular, komşu dişlerin çekim boşluğuna hareket etmelerini önleyerek sabit kalmalarını sağlar. Böylece daimi dişlerde çapraşıklık meydana gelmesi engellenmiş olur. Yer tutucular pasif apareylerdir, dişlere kuvvet uygulamazlar.

Yer tutucular sabit ve hareketli olarak iki şekilde uygulanır. Sabit yer tutucular tek diş eksikliğinde kullanılır.Adından da anlaşılacağı gibi sabittir, hasta çıkartamaz. Hareketli yer tutucular birden fazla süt dişi eksikliğinde kullanılırlar. Hasta apareyi takıp çıkartabilir.

Çocuklar sıklıkla düşer ya da çarparlar. Bunların sonucunda ön dişlerine zarar vererek yıllar boyunca rahatsız olacakları basit bir ağızlık, yüzün alt kısmına gelecek bir travmanın yaratacağı hasarı engeller. Özellikle futbol, boks, kayak, basketbol, bisiklet, paten, sörf, kaykay gibi sporları yapan çocuklarda, üst çene dişleri üzerine takılan silikon şeffaf bir ağızlığın yastık etkisi yapması sonucu diş travmaları, kırıkları ya da dudak, dil ısırma ve yırtılmaları engellenmiş olur.

Eğer dişin tamamı yerinden çıkmışsa, dişin kök kısmına dokunmadan tutularak temiz, akan su altında yıkanmalıdır. Düşen dişin, hekime ulaştırılması için ideal ortam ağız içidir. Ancak çocuk dişi kolayca yutabileceği için bu yöntemi önerilmez. Düşen diş mümkünse süt içinde değilse temiz su içinde en kısa sürede hekime ulaştırılmalıdır. Dişi ulaştırdığınızda hekiminiz, düşen dişin süt ya da kalıcı olması, dişin çukurunun ve dişin travmadan etkilenme derecesine göre dişin yeniden yerine yerleştirilp yerleştirilmeyeceğine karar verecektir.

Kırılan parçaları bulmaya çalışın ve hemen diş hekiminize ulaşın. Bu esnada parçaları nemli tutmak önemlidir. Serum fizyolojik ve hatta tükürük bunun için idealdir.Bu parçalar çok kuvvetli araçlar ile (bonding) yerlerine yapıştırılırlar.

Kırılan kısım küçük ise, dişle aynı renk ve formda bir beyaz (kompozit) dolgu yapılır. Kompozit dolguların ağız içi dayanıklılıkları sınırlıdır. Çay, kahve, kola gibi gıdalarla boyanarak renk değiştirirler.

Kırık büyükse, dişin yarısını ya da daha fazlasını kapsıyorsa porselen laminate veneerler uygulanır. Porselen laminate veneerler dayanıklı ve estetiktir. Dişin ön yüzeyine yapışan ve kırık bölümü de kaplayan porselen yapraklar şeklinde açıklanabilirler.

17 yaşından küçüklerde ise diş ve çene gelişimi tamamlanmadığından porselen laminate veneerlerin uygulanması doğru değildir. Yine dişin tüm ön yüzeyini ve kırık bölümü içine alan kompozit laminalar yapılır

Çocukların ağız ve diş sağlığı için:

Emzik kullanımına bir, bir buçuk  yaş civarında son verilmelidir.

Çocuk birinci ve ikinci yaşları arasında diş hekimi ile tanışmalıdır.

Diş hekimi ile erken ve sorun yokken tanışmak çocukta olumlu bir imaj oluşmasını sağlar.

Dişler çıkar çıkmaz bunların fırçalanmasına başlanmalıdır.

Beslenmenin düzgün olması da diş sağlığının temel unsurlarındandır.

Günümüzde diş hekimlerinin en önemli görevi, çocuklara uygulayacakları koruyucu tedavilerle, onları çürüksüz bir geleceğe doğru yönlendirmektir. Bu amaçla Fluor ve Fissür örtücü dolgular çürüğe karşı koruyucu olarak kabul edilebilir.

Çocuklar 6-9 yaşlarında ortodontik açıdan muayene edilmelidir.

Zamanından önce çekilen bir süt dişinin yeri sürekli diş gelinceye kadar korunmalıdır.

Biberonun yanı sıra emziklerin ağlayan bebekleri susturmak amacıyla bal, pekmez, reçel gibi tatlandırıcılara batırılarak verilmesi de biberon çürüklerinin başka bir nedenidir. Bunun yanı sıra, dişler sürdükten sonra oyalanmak amacıyla bebeğin eline verilen karbohidratlı-şekerli gıdalar da diş çürüklerine neden olur. Çocuğu bu tür gıdaların yerine elma, havuç gibi besin değeri yüksek; diş temizliğine yardımcı gıdalara yönlendirmek gerekir.